top of page
Yazarın fotoğrafıİç Mimar / Gezi Yazarı Gözde Gizem Üregel

"St. Patrick's Day" Rehberi

İrlanda’nın en önemli bayramlarından biri olan Aziz Patrick Günü için geri sayım!


Photo credit: @gzdgzmurgl


Her yıl 17 Mart’ta kutlanan St. Patrick’s Day, İrlanda halkına Hristiyanlığı yayan Aziz Patrick’in adını taşıyor. İrlanda’nın koruyucu azizlerinden biri olarak kabul edilen Aziz Patrick’in ölüm yıl dönümü olan 17 Mart’ta, dünyanın birçok şehrinde kutlamalar yapılıyor ve tüm şehir yeşile bürünüyor.


Peki Kim bu Aziz Patrick?

5. yüzyılda yaşamış olan Roma – İngiliz kökenli bir Hristiyan misyoner ve piskopostur. (Misyoner, Hristiyan olmayan toplumlarda Hristiyanlığı yaymaya çalışan görevlidir. Piskopos ise Hristiyanlıkta Katolik mezhebinde en yüksek mertebeye ulaşmış kişidir.)


İrlanda kültürüne ait bu geleneksel gün başkent Dublin’de büyük bir organizasyon ve coşkuyla kutlanıyor. Özellikle bu zamanlar yarım milyona yakın ziyaretçi oluyormuş. İrlanda dışında, ABD’de Chicago Nehri her yıl yeşile boyanırken, İngiltere’nin ikinci büyük kenti olan ve büyük bir İrlandalı nüfusa sahip olan Birmingham’da geçit törenleriyle oldukça coşkulu kutlanıyor.

Parade (geçit töreni) ile başlayan gün, sokak eğlenceleriyle devam edip sabahın ilk ışıklarına kadar pub’lar da eğlencelerle sona eriyor. Dublin’i ziyaret edebileceğiniz en güzel zaman diyebilirim.


Parnell caddesinde başlayan, Aziz Patrick Katedrali'nde sona eren geçit törenini rahat izleyebilmeniz için sabah saatlerinde gidip yerinizi ayırmalısınız. 4000’den fazla katılımcının katıldığı törende arka sıralara kalırsanız rahat izleyemeyebilirsiniz. Bu arada tüm gün ayakta izleyeceğinizden dolayı ayağınıza rahat bir şeyler giymeyi ve sürekli yağmur yağan bu şehirde, yağmur riskine karşı yanınıza yağmurluk almayı unutmayın. :) Eğer ayakta saatlerde bekleyemem diyorsanız caddenin belli bölümlerinde bulunan stantlar için belli bir miktar para ödeyip (100 Euro civarı) oturarak da rahatlıkla törenini izleyebilirsiniz. Aylar öncesinde kontrol etmekte fayda var stant sayısı 6 adet olduğundan da çok hızlı tükeniyormuş.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Parade, dünyanın dört bir yanından gelen bandocular, müzisyenler, abartılı giyimli sanatçılar, kostümlü dansçılar ve daha birçok ilgi çekici grup, sokakların iki yanında kendilerini bekleyen seyircileri selamlayarak ilerliyorlar. Şehirde eğlenceler 3-4 gün sürse de parade sadece 17 Mart günü yapılıyor.


17 Mart Üç yapraklı yonca simgesini ve yeşili göreceğiniz bir gün!


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Dublin’e İngiltere vizesiyle gidebileceğinizi biliyor muydunuz?

İrlanda, Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen kendisine ait ayrı bir vize uygulaması bulunuyor. Schengen vizesiyle giriş yapamadığınız İrlanda için kendi vizeleri dışında, İngiltere vizesi ile de seyahat edebiliyorsunuz. Sadece tek bir ülkeye giriş yapmak için vize almak bana masraflı geliyor bir de İstanbul’dan sadece THY ile ulaşım sağlayabildiğiniz için biletler oldukça yüksek fiyatlarda. Bu nedenle İngiltere vizesiyle aktarma yaparak Dublin’e geçmek her anlamda çok daha ekonomik oluyor. Tek dikkat etmeniz gereken kural İngiltere’ye giriş yaptıktan sonra 24 saatten fazla kalmış olmanız.


Ulaşım için; Pegasus’un İstanbul-Londra Stansed uçuşları çok sık ve bilet fiyatları uygun oluyor. Bir de kampanyaya denk gelirseniz eğer komik rakamlara ulaşımı halletmiş oluyorsunuz. Londra’dan da Avrupa’nın en ekonomik havayolu firmalarından Irish firması olan Rynair veya EasyJet ile İrlanda’nın başkenti olan Dublin’e uçmanız çok kolay. Yolculuk 1 saat civarında sürüyor, bilet fiyatları da ortalama gidiş-dönüş 25-40€ civarlarında. Bu sayede hem Londra’da vakit geçirmiş olursunuz hem de Dublin’de.


Dublin Hakkında bilmeniz gerekenler


Ilıman bir iklime sahip olan Dublin’de kışın eksi dereceleri pek görmüyorsunuz, yaz ayları da pek yaşanmıyor diyebilirim. Bir Akdeniz insanı olarak yaşamı en zorlayan şartlar sanırım havanın sürekli kapalı olması.

Eğer sıcak bir zamanda gideyim, rahat gezeyim derseniz gidilecek en iyi zaman Haziran-Temmuz arası. Hava sıcaklığı 15-20 derece arası değişiyor. Denk gelirseniz 20’nin üzerine çıktığı birkaç hafta oluyor sadece.  Tabii yazının başında da belirttiğim gibi en çok turist çeken zamanı "St. Patrick’s Day"in olduğu Mart ayının ortaları.


  

Dublin’in renkli kapıları

Bir rivayete göre evlerinin kapılarının rengarenk boyamalarının sebebi;

İrlandalı olan meşhur yazar George Moore komşusu olan ve kendisi gibi o dönemde yazarlık yapan Oliver St. John Gogarty ile yan yana evlerde oturuyorlarmış. George Moore oldukça sakin bir yaşantı sürerken, kapı komşusu onun aksine daha çok eğlence düşkünü olup, içki içip sarhoş olup sürekli evin kapısını karıştırırmış ve komşusunu rahatsız edermiş. Bunun önüne geçmek adına Moore, kapısının rengini yeşile boyayarak önlem almak istemiş. Aynı şekilde karşılık veren komşu Gogatary’de kapısını kırmızı renge boyamış. İşe yaramış olacak ki gören diğer komşularda evlerinin kapılarını renkli boyamaya başlamış ve zamanla rengarenk bir görüntü ortaya çıkmış.


Photo credit: @gzdgzmurgl

Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Dublin’de Gezilecek Yerler

Dublin denilince ilk akla gelen şey şüphesiz meşhur pub’ları oluyor. Dünyaca ünlü siyah biraları üreten Guiness Bira Fabrikası, St.Patricks Katedrali, Dublin Kalesi, Trinity College, Şehrin merkezinde bulunan Saint Stephen’s Green Parkı, benim asıl favorim ise Geyik sürüsünü göreceğiniz Phonenix Park.

Dublin’in en önemli özelliği, pub kültürü kadar publarının da köklü bir tarihinin olması. Şehirdeki birçok pub, Kraliçe Viktorya döneminden kalma ve bulundukları binaların mimarileri ve dekorasyonları da bu özelliklerini yansıtıyor.

Şehirde gezerken bir cafeye oturalım, dinlenelim derseniz kahve içmelik çok fazla seçenek bulamayabilirsiniz. İrlandalılar su veya kahve yerine bira tüketmiyor tercih ediyorlar. Bu kadar alkol tüketimine, Dünyaca ünlü Guiness Bira Fabrikasının olmasına rağmen alkol fiyatları birçok Avrupa ülkesine göre oldukça pahalı. Şehre geldiğinizde anlayacaksınız, ucuz bir yer değil.


Sırasıyla Pub önerilerim;


Photo credit: @gzdgzmurgl


The Temple Bar listenin en başında

Dublin’in sembolü haline gelen ve bulunduğu bölgeye de adını veren The Temple Bar’ın tarihi 17. yüzyıla kadar uzanıyor. Caddenin köşesinde konumlanan pub, kırmızı dış cephesiyle turistlerin fotoğraf köşesi haline gelmiş. İç dizaynı, hareketliliği, barının çeşitliliği ve canlı performanslarla büyüleyecek bir atmosfere sahip. Turistler tarafından oldukça ilgi gördüğü için her saat çok kalabalık oluyor. Fiyat olarak diğer pub’lara nazaran biraz daha yüksek bulabilirsiniz.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Brazen Head Oldest Pub

Dublin’in en eski pubı olan Brazen Head, 1198 yılında kapılarını açmış. Bugün kullandıkları bina 1754 yılında atlı arabalar için han olarak inşa edilmiş çok samimi bir ortam. Haftanın belli geceleri hikaye anlatıcıları tarafından İrlanda halk hikayeleri, geleneksel müzik eşliğinde anlatılıyor.

Bu arada meşhur olan Yahnilerini denemeden ayrılmayın sakın.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


The Palace Bar

1832’de kurulmuş, şehirdeki en önemli Viktorya dönemi pub’larından biri.


Photo credit: @gzdgzmurgl


The Hole in the Wall Pub

Pheonix parkın yanında, Lokallerin tercih ettiği bir pub burası. İnce uzun mimari yapıya sahip alanı belli bölüntüler yaparak özelleştirmişler. Odadan bir diğer odaya geçerken konsept aynı, atmosferi her birinde farklı, samimi bir mekan burası. Noel zamanı giderseniz de süslemeleri şahane oluyor.


Photo credit: @gzdgzmurgl


The Distillery Store , The Whiskey Reserve | Whiskey Tasting Dublin

Temple Barın iki yanında bulunan Viski severler için Distillery Store küçük, hoş bir ortam sadece viski servisi yapılıyor. The Whiskey Reserve ise daha büyük bir alana sahip, tadım menülerini deneyebilirsiniz.


Photo credit: @gzdgzmurgl


The Merchant’s Arch Bar

Ha'penny Köprüsü'nden geçince karşınıza çıkacak 1821 yılından kalma yapıda bulunan bu turistlik pub’ı görmenizi isterim. Canlı müzik dinleyebileceğiniz hoş bir mimariye sahip.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Dünyaca ünlü siyah biraları üreten Guiness Bira Fabrikası

Liffey ırmağı kenarında bulunan, 1998 yılına kadar tam kapsamlı faaliyetlerini gösteren Guiness Fabrikası, 2000 yılında bir bölümünü müze olarak kullanmaya başlamış.

Biranın yapılış şekilleri anlatılan müzenin çatısında da ayrıca tadım yapabiliyorsunuz. Gitmeden önce mutlaka internet sitesinden biletinizi almalısınız. Yoğunluğa göre kapıdan çevirdikleri çok oluyormuş.

Giriş ücretleri döneme ve saatlerine göre değişiyor.

Mart ayında kişi başı 30 Euro civarı


Photo credit: @gzdgzmurgl


St.Patricks Katedrali

İrlanda halkına Hristiyanlığı getiren St.Patricks adını taşıyan 800 yıllık tarihiyle, Dublin’in en eski ve büyük katedralidir. Ücretli olmasından dolayı içerisini gezmedim. Dışardan görmeniz yeterli derim.

Giriş ücreti kişi başı: 10 Euro

Öğrenci ise 9 Euro


Dublin Kalesi

18.yüzyılda inşa edilmiş olan yapı 1922 yılına kadar İngiliz yönetiminde kalmıştır.

Dublin kalesinin avlusu ve içerisinde bir bölümü ücretsiz gezilebilir. Müze ve geri kalan kısım ücretli.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Trinity College ve meşhur Kütüphanesi

Dublin’de en görmek istediğim yerlerden biri de 1952 yıllarında Kraliçe 1.Elizabeth tarafından kurulan Trinity kolej ve kütüphanesi. Oxford ve Cambridge üniversiteleri örnek alınarak yapılmış geniş bir alana sahip olan, Avrupa’nın köklü ve prestijli üniversitesi içerisinde yer alan kolej, bahçesini ücretsiz gezebiliyorsunuz. İrlandalı mimar Thomas Burgh tarafından tasarlanan ve İrlanda'nın en büyük kütüphanesi olan büyüleyici Long Room’u gezmek için de para ödemeniz gerekiyor. Kesinlikle değdiğini düşünüyorum.

Kütüphanede 200’den fazla eser bulunuyor. El yazmaları arasında en ünlü eserlerden ikisi; The Books of Kells adlı 9.yüzyıldan kalma el yazması ve Durrow Kitabı’dır.

Kells Kitabı, Hıristiyan Yeni Ahit’in dört müjdesinin aydınlatıldığı bir el yazması,

Durrow Kitabı ise, En eski İncil kitaplarından biri olarak biliniyor.

Kütüphane ayrıca 1801 yılından beri Birleşik Krallık ve İrlanda’da yayınlanan materyallerin kopyalarını saklıyor.

Giriş ücreti kişi başı 21,50 Euro


Photo credit: @gzdgzmurgl


Şehrin merkezinde bulunan Saint Stephen’s Green Parkı

Grafton caddesinin sonunda yer alan park, oldukça küçük bir alana sahip, insanların yemeklerini alıp çimlere yayıldıkları bir alan haline gelmiş. St. Stephen’s Green alışveriş merkezi içerisinde yer alan marketten bir şeyler alıp parkta vakit geçirilebilir.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Geyik süresine rastlayabileceğiniz Phonenix Park

Avrupa’nın en büyük şehir içinde bulunan parkı olan Phonenix Park içerisinde önemli yapılardan İrlanda başkanının evi, Amerika büyük elçilik binası, Hayvanat bahçesi, Wellington anıtını, eğer şanlıysanız geyik sürüsünü de görebilirsiniz. Parkı ücretsiz gezebiliyorsunuz. Geyik sürüsünü görmek için arabayla biraz tur atmak gerekebilir. Biz gün batımına doğru rastladık. Sürüye yakın olmak, temas etmek müthiş bir duygu. Temkinli olsalar da çok ürkek değiller, bu arada beslemek yasak. :)


Şehrin çevresinde gezebileceğiniz yerler

Eğer Dublin şehir merkezi için yeterince vakit ayırdığınızı düşünüyorsunuz rotanızı sahil kasabalarına doğru çevirmenizi öneririm.


Hadi ozaman Dublin merkeze en yakın olan kasabadan başlayalım.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Howth

Liman kasabası olan Howth, Dublin’e oldukça yakın bir mesafede. Otobüsle tepeye kadar gidip, yamaç yolundan merkeze kadar yürüyebilirsiniz. Kısa bir trekking yapmak veya sahildeki restaurantların da keyifli vakit geçirmek için tercih edilebilir. Şanslıysanız limandaki fokları da görebilirsiniz.

 


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Dalkey

Merkeze 12 km uzaklıkta olan bu şirin sahil kasabasının sakinleri orta yaş ve üzeri.  Dar sokakları, bahçeli evleri, tatlı cafeleriyle gezmesi çok keyifli yerlerden bana Ada hissiyatını verdi. Merkezden otobüs veya tren ile kısa sürede ulaşım sağlayabilirsiniz.

 


Photo credit: @gzdgzmurgl


Killiney

Bray’e giderken Dalkey ile yol üzerinde bulunan Killiney de çok lüks evleri görebilirsiniz, ultra zengin kişilere yaşıyor.  Hatta aralarında U2 grubunun solisti Bono da var. Beach kısmından devam ettiğinizde Dalkey’e ulaşabiliyorsunuz. Killiney Hill’de harika bir yürüyüş rotası kesinlikle. Tepeye tırmandığınızda bir anıtla karşılaşacaksınız, buradan manzarayı izlemek şahane.



Photo credit: @gzdgzmurgl


Deniz kıyısında yer alan Bray

Sahil kasabası olan Bray, Dublin şehir merkezinin yaklaşık 20 km güneyinde, Dublin şehir merkezine toplu taşımayla yaklaşık 40dk uzaklıktadır. Dublinliler yazları (artık ne kadar yaz diyebilirsek) denize girmek için tercih ediyorlar.

Şehir merkezinden kalkan otobüs veya trenle rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Irish Rail Dublin-Bray seferleri 10 dakikada bir kalkıyor.  20 dakikada bir hareket eden 155 numaralı otobüslerle de ulaşım sağlayabilirsiniz.


The Martello Hotel Restaurant’ta sabah kahvaltısı veya öğle yemeği için keyifli bir seçenek.



Photo credit: @gzdgzmurgl


Enniskerry

Eğer özel bir araçla geliyorsanız da yolunuzun üzerinde çok küçük bir yerleşim olan Enniskerry kasabasına uğrayabilirsiniz. Görebileceğiniz bir kilisesi, cafesi, güzel bahçeleri olan, bakımlı, sakin, huzurlu cottagelar bulunuyor. Şanslıydık ki Kilise bahçesinde koraya denk geldik. Sessiz sakin yerleri seviyorsanız yürüyüş yapmak, yol üzerinde bir kahve içmek için uğranabilir.

           

Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


Dublin’in en iyisi Johnny Fox’s Pub

Kökeni 1798 yıllarına dayanan bu eski pub, İrlanda’da en yüksekte bulunan pub ünvanını da beraberinde taşıyor.  Oda oda bölümlenmiş rustik bir görünüme sahip olan mekan içerisinde, eski fotoğraflar, kullanılan vintage eşyalar, nostaljik bir şekilde sergileniyor. Dikiş makinasını masa olarak, klozeti bir dekorasyon ürünü olarak kullanıyorlar, görünce şaşırmayın.  Mussels ve Balık çorbası favorimlerimden mutlaka denemelisiniz. Belirli günlerde saat 15:00’te canlı müzik oluyor. Akşamları da Holley showlar… Müzik eşliğinde, geleneksel dans gösterileri. Canlı müzik yapılan yerdeki program ayrı oluyor rezervasyon yaparken önden mutlaka belirtmelisiniz.  Rezervasyonsuz gitmeyin yer bulmanız çok zor olur. Tur şirketleriyle de anlaşmalı olan yere çok fazla rağbet var. Özel aracınız yok ise tur şirketinin düzenlediği programlara da katılabilirsiniz.


Yemek için favori mekan önerileri,


Photo credit: @gzdgzmurgl


Photo credit: @gzdgzmurgl


The Church Bar

18.yüzyılın başlarında inşa edilen ve eski bir kilise olarak kullanılan mekan 1964 yılında dini görevini bitirmiş ve 7 yıl süren restorasyon sonucu, tarihi yapısını ve atmosferini koruyan çok şık bir restaurant olarak günümüzde kullanıma devam etmektedir. Irish mutfağını deneyimleyebileceğiniz mekanda belirli akşamlar düzenlenen geleneksel dans gösterileri düzenleniyor. Yemekler için çok yüksek beklentiniz olmasın fakat ambiyansı için tercih edebilirsiniz.

Gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız. Rezervasyonsuz popüler bir yere oturmanız neredeyse imkansız.

Ayrıca 1761 yılında Arthur Guiness bu kilisede evlenmiş, barın önünde bulunan büstü altında hikayesini de okuyabilirsiniz.


Photo credit: @gzdgzmurgl


Fire Steakhouse

İyi bir et yemek istiyorsanız, şık konseptiyle pahalı bir restaurant önerisi size. Çeşitli mutfakları da bulabileceğiniz bir yer.

Asya mutfağını sevenler için restorantlarin olduğu Capel Street’ e gidebilirsiniz.

Ayrıca gitmeden önce opentable uygulamasını indirip, mekanlara rezervasyon yaptırabilirsiniz. Bir kısmı önceden kaparo alıyor bilginize.


Kapak Fotoğrafı: @gzdgzmurgl

İç Mimar, Gezi Yazarı

Gözde Gizem ÜREGEL @gzdgzmurgl



Comentários


ZİA ONLINE -PNG.png

Tüm hakları saklıdır © 2021 ZİA ONLINE

  • Facebook
  • LinkedIn
  • Instagram
  • X
bottom of page