top of page
  • Yazarın fotoğrafıZerrin İrem Akbay

Büyüleyici Ses: Soprano Ekin Naz Kaptan

1- Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ekin Naz Kaptan kimdir?

Ekin Naz Kaptan çocukluğundan beri müziğin büyülü dünyasına çekilmiş, çocukluğundan beri şarkı söylemenin verdiği o coşkuyla beraber bu sesin nasıl çıktığını kafaya takmış gönlünü buna vermeye adamış biri. 

İlk başlarda sadece sesleri taklit etmeyle başlamıştı, fakat daha sonra bu daha 2 yaşımdayken bile annemlerin anneannemlerin, beni büyüten kişilerin hep gözlemleyip “evet yani bu hakikaten sıradan bir şarkı söyleme değil, çok iyi söylüyor yaşına göre” dedikleri bir şey. İlk ailemden alınan bir cesaretle onların bu güzel sözlerinden, daha sonra işte bu operatik şarkı söylemeler nasıl söylüyorlar bunu diye o kafa yormalar ve ondan sonra yine o taklitle beraber kendimde değişik yerleri fark etmek hissetmek. Derken, okul hayatı ortaokulda ingilizcenin hayatıma girmesi daha sonra tabii yabancı dilin açtığı kapılarla beraber çocukluğumdan beri dinlediğim o yabancı filmlerdeki şarkılar ‘My Heart Will Go On’ ilk benim solo yaptığım parçaydı. Ama bu arada yine ben ortaokuldayken Emma Shapplin’in ‘Spente Le Stelle’ parçası çıkmıştı o dönem. Müthiş! Benim için nasıl söyleyeyim… Şöyle; Hayatımın sanki özeti olan bir parça olduğunu ancak ifade edebiliyorum. Çünkü o zaman içinde o dönemde ileri dönük tekrar geri baktığımda sanki ta ileriden geriye dönüp bakarken bile onun benim hayatımın en iyi parçası olduğunu, sanki benim hayatımı özetleyen en iyi parça olduğunu hissetmiştim. Ve hala aynı duygulara sahibim.

Yaşadıklarım nedeniyle Emma Shapplin’in söylediği zamandan daha fazla ‘Spente Le Stelle’ benim hayatıma anlam kattı. Çünkü bütün müzikal okuldaki, okul dışında yapılan değişik etkinliklerde, kültürel sanatsal etkinliklerinde bir şekilde durum beni ‘Spente Le Stelle’ye yöneltti. Benim böylece operatik şarkı söyleme deneyimim de onunla başladı. Hoş bir opera aryası değil ama nasıl kullanmam gerektiğini bana ilk o parça öğretti. 

Dolayısıyla ondan sonra müzik hep hayatımda daha fazla olmaya başladı ama farklı birtakım şeyleri daha önceden gelen dans, yine müziğin kendisi başka birtakım şeyler beni içerde hep sorgulamamı sağlıyordu. Fakat bununla beraber bir de gerçek hayat var. Fen lisesinden sonra bilgisayar mühendisliği kazandım. Bilgisayar mühendisliğine başlamıştım ki işte bu arada bir etkinlikte, yaratıcı çocuklar derneğinin bir etkinliğinde Didem Çapa ve Demet Sabancı’nın bana verdiği bir bursla beraber ben yurt dışında müzik eğitimi alma fırsatını yakaladım. Dolayısıyla bilgisayar mühendisliği diplomamı aldıktan sonra yurt dışına gittim. 1 sene music foundation olarak İngiltere’de Cambridge’de eğitim gördüm. Ondan sonra da 4 senelik konservatuar eğitimi şan opera alanında yine bir lisans olarak tamamladım. Sonra Türkiye’ye geldim, opera seçmelerine katıldım bu sırada Siemens opera yarışmas, Belvedere Uluslararası opera yarışması gibi bu tür şeylerde bulundum. Bunlardan bazılarında ödüller kazandım ve tekrar Türkiye’ye geldim. Bu arada hayatımda sesin bu sefer mutfak kısmına geçtiğim bir süre oldu. Prof Dr. İsmail Koçak ile birlikte çalıştım. Ameliyatlar dahil olmak üzere çok değişik alanlarını gözlemleme fırsatım oldu, sesle ilgili ve ses eğitiminin nasıl yapıldığına dair. Dolayısıyla ondan sonra ses koçluğu hayatıma girdi. Sanatçılarla çalıştım hala çalışmaktayım. Sesini daha iyi kullanmak isteyen kişiler bazen de küçük bir takım ses ile ilgili sıkıntı yaşayan kişilere doğru beden nefes ve ses kullanımını gösteriyorum, onlara rehberlik yapıyorum aynı zamanda kendimle de çalışıyorum.

İşte Ekin Naz Kaptan, sesi hem mutfakta hem sahnede deneyimlemiş ve bundan büyük keyif alan bir kişi, bir Soprano. 


2- Müzik kariyerinize nasıl başladınız? İlk ne zaman sahne aldınız?

Bahsettiğim gibi müzik kariyerime ortaokuldayken, orta 2’de başladım. Eğer o zaman için kariyer diyebiliyorsak :) Titanic çok meşhur olmuştu ama ben filmden daha çok müziğinden etkilenmiştim ve dolayısıyla okulumuzun çok sesli korosunun şefine gitmiştim, aynı zamanda müzik hocamdı.

”Ben bu şarkıyı söylemek istiyorum” demiştim, hocam “ama işte sesin daha oturmadı birazcık beklemen lazım” cevabını verse de ben hep hatırlattım ve sonunda tamam dedi. Yine orta 2’deyken bir müzik akşamının sonunda ilk defa söyledim. Benim için çok güzel bir deneyimdi. Çok da beğeni aldığını hatırlıyorum, güzel anılarımdan bir tanesidir. 


3- Müzikle olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?

Müzik benim için, üniversitede bilgisayar mühendisliği okuyana kadar bir hayat amacıydı ve müziğin, hayatımda zorlandığım birçok şeyle başa çıkmamdaki en güç verici dayanak olduğunu gözlemledim. Bu arada müzikle beraber duygularımı ne kadar yoğun yaşadığım, bunların müzikle ifade edilmesi gibi şeyler çok büyük destekti. Ama bununla birlikte fen lisesi, fen lisesinden sonra bilgisayar mühendisliği hayat zaman içerisinde biraz daha rasyonel biraz daha matematiksel bir yere evrildi. Ki bundan da çok mutluyum. 

Bazen bazı şeylerde benim için duygulara ulaşmak, daha öncelikli değil daha dolaylı bir hale dönüştü, zaman içerisinde bunu çok net gözlemledim özellikle de geriye dönüp baktığımda. Ve hatta hayatıma tekrar müzik girmeye başladığında, yani daha doğrusu bilgisayar mühendisliğinden ve artık müzik bursumu da aldıktan sonra “evet ben hazırım!” dediğim anda esasında hem aradan çok zaman geçtiği, müzikten daha geri durduğum için bazen cesaretimde böyle dalgalanmalar olduğunu gözlemledim hem de aynı zamanda o duygusal yerlerin daha erişilmekte zorlandığını görmek bazen benim işimi daha zorlaştırdı. Çünkü daha uzun araştırmalar yapmak zorunda kaldım aynı zamanda müziğin bendeki önemini çok daha net keşfedebildim. Şunu çok net söyleyebilirim ki hayat benim için müzik ama aynı zamanda müzik de hayatımın vazgeçilmez bir parçası ve bu benim için dinlediğim müziklerin yanında kendi sahnemde söylediğim, yazılan bestelerin ve aynı zamanda belki konuşmanın bile esasında bir müziğe dayandığı ve duygu ve düşüncelerin birlikte ama bir o kadar da büyük bir uyum içinde olması. Ve o belki şöyle diyebiliriz; o ilahi gerçeklik, varlık, bütünlük, araştırdığım ve bunu amaçladığım bir şey müzik benim için. 


Ekin Naz Kaptan @ekinnazkaptan & Burcu Arpacıoğlu @burcuspiyanos

Opera Latte @opera_latte


4- Piyanoda Burcu Arpacıoğlu ile “Opera Latte” adında konserler gerçekleştiriyorsunuz. Yakın zamanda ben de bu harika atmosferde bir dinleyiciniz olarak büyülendim. Bu muhteşem yolculuk nasıl başladı? Biraz sizden dinleyebilir miyiz. 

Opera Latte ile ilgili olan yolculuğumuz 2018 yılında başladı. Burcu Arpacıoğlu Opera Latte’nin Latte’si benim çok sevgili arkadaşım ve piyanist kendisi. 2018’de Burcu hocam diye gitmiştim yanına hatta benim ilk piyano öğretmenimdir. Bana ne zaman Burcu diyeceksin demişti ama ondan sonra da ben sorumu sormuştum; ‘Ben şöyle şarkılar söylemek istiyorum acaba bunu birlikte yapabilir miyiz sizin ilginizi çeker mi? Birlikte bir çalışma yapsak’ diye. ‘Çok severim ben o parçaları neden olmasın’ diyerek teklifimi kabul etti. 

1 günde çok hızlı bir şekilde, çok büyük bir heyecanla gidilip daha da büyük bir heyecan ile dönülen bir kahve randevusu oldu. Sonrasında çalışmalara başladık. Repertuarın sadece klasikten ibaret olmadığı ve bizi besleyen farklı değişik müzik türlerinin olduğunu gördük. Latin standartlarından, jazz standartlara film müzikleri, müzikaller operetler, opera aryaları, leadler gibi birçok değişik alanda müzik türü bizim ilgimizi çekti. Konserlerimize hazırlanırken oradan buradan derken acaba biraz da şöylemi yapsak diyerek belki de en az repertuarla en çok kafa patlattığımız dönemlerdi. Arkasından maalesef pandemi çıktı. Ve ben o dönem İstanbul’da değildim. Online olarak çalışmalarımıza devam ettik küçük küçük kolajlar yaptık sayfamızda. Ama tabii bunlar bizi mutlu etmedi. Performansın verdiği huzur, mutluluk, iç rahatlığı maalesef bu tarafta olamadı. Ben İstanbul’a geldiğimde hızlı bir şekilde yola çıktık. Bu alanda mekan bulmak zor olabiliyor. Aslında All Saint Kilisesi’nde yapmamızın nedenlerinden de bir tanesiydi. Neden orada yaptığımıza dair sorular da geldi orası bir kilise nasıl müzik yapılıyor? gibi. Onların da kapılarını açmasıyla beraber kendi yolumuzda yürürken hem seyircilere artık ulaşmaya başladık, hem kendimizi tanıttık hem de içimizde yanıp tutuşan müzik yapmalıyız, sevdiğimiz müziği yapmalıyız şeyi artık bir yapılabilir bir hale dökülmeye başladı. Ve bununla beraber zaman içerisinde bazı şeyler hem karşımıza çıktı hem de biz gerçekleştirmeye başladık. Moda Deniz Kulübü’nde sahne almak gibi, Strada Suadiye’de düzenli olarak sahne almaya başladık. Yeni sezon için başka birtakım görüşmelerimiz devam ediyor hem konser hem anlaşmalar olarak. Paylaşacağımız güzel haberlerimiz olacak.


5- Opera eğitiminizdeki en önemli an hangisiydi? Bu süreçten biraz bahseder misiniz?

Opera eğitimimdeki en önemli an… Çok teşekkür ederim benim için çok güzel bir soru çünkü genelde pek duymadığım ama aslında benim için çok her şeyi çok netleştiren bir soru. Çünkü şöyle; kulağım benim hep kendime, başkalarına ve opera sanatçılarına da dönük. Bazen bir yerde bir şey duyduğumda, mesela bir kişide ya da bazen o kişinin sesinde duyup başka kişilerde duymadığım değişik bir şey vardı ve onun ne olduğunu anlamlandırmak çok sonra hayatımda gerçek oldu. Çok sonra bana bu bilgi geldi. İşte o bilgi de esasında “bedende ne kadar gerginlik varsa bu o kadar sese yansır”. Ve ben konservatuvar okuyorken vücudumun üst kısmı çok gergindi ve nefesleri her ne kadar rahat alıyor olsam da bunu bedenimin de rahat ettiği bir şekilde alabilecek olabilmem önemlii. Dolayısıyla bu veriye baktığımda benim hayatımda o dönem İngiltere’de okuduğum konservatuardaki Alexander teknik eğitimi her şeyi değiştirdi. Çünkü duyduğum ve o beni çok sesin cezbeden yerinin esasında ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğu. Çünkü bu benim şu anda da kendimde de başkalarında da çalıştığım şey. Ses estetik olarak belki muhteşem bir yere götürebiliyor bizi ama bununla beraber o estetiğin içindeki zorlanmadan ve bedeni sıkıştırmadan çıkarılan, yaratılan o sesin verdiği o potansiyel nereye gidebileceğine dair açık olan potansiyel inanılmaz büyük bir huşu, coşku ve mutluluk veren bir yerdi dolayısıyla benim için en dönüştürücü olan o noktaydı. Esasında başka sesle ilgili planları yapmanın çok daha ötesinde bir yere sahipti, çünkü sesin özgürleşmesi demek bedenin özgürleşmesi demek yapabileceğim şeyleri stresle veya eyvah ben bunu nasıl yapacağım? saatlerce çalışıp da hani hala onda zorlanmak veya belki hala bedenimde bazı gerginlikleri hissetmek yerine önce bedenimi rahatlatıp esasında bunun üzerine gitmek benim için çok dönüştürücü bir deneyim oldu.


6- Performans öncesinde kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz?

Öncelikle iyi dinlenmiş olmak istiyorum dolayısıyla dinlenme çok önemli. Yeteri kadar su içmiş olmak istiyorum son dakika içilen sular işe yaramıyor çünkü :)  Bununla beraber nefes çalışması. Her şeyden evvel nefes! Sesten öte nefes. Ve aynı zamanda tabii ki nefesten dolayı sinir sistemi regülasyonunu sağlayabilmek. Ve tabii ki evvelinde sabahtan şöyle güzel bir esneme çalışması, Belki bir yin yoga belki kundalini yoga pratiği bilmiyorum. Özellikle uyandırmak bedeni ve oradaki elastikyeti hissedip sese mümkün olabildiği kadar yumuşak bir hazırlık yapıp onun esneyebilmesi ve kendini en rahat hissedebilmesi için en uygun ortamı hazırlamak gibi bir çalışmam var. Genelde ses egzersizleri çok daha fazla yapılan bir şeydir bu konuda ben daha çok daha sese daha kısa bir süreyi bırakmayı kendimce uygun görüyorum ama tabi bu zaman zaman değişebiliyor bazen daha önce sıraları gelebiliyor tamamen o gün ne hissediyorsam.


7- Sahnede performans anındaki hislerinizi tanımlanızı istesek? Hangi duyguları yaşıyorsunuz?

Sahnedeki duygular… Wow! Sahnedeki duygular benim için çok çok farklı çok değişik. Mesela çocukluğumda, ortaokuldaki çok sesli koromuzda öğretmenimiz bize ‘seyirciyi göz hapsine alın’ demişti ve bunu demesiyle beraber belki o zamana kadar çok muhatap olmadığım bir yere getirdi beni insanların gözünün içine bakarak şarkı söylemek. Ve gerçekten bu benim çok hoşuma gitti. Ondan sonra benim için hep beni dinleyen birisi varsa, sahnedeysem eğer hep o kişilere bakarak söylemeye devam ettim. Her zaman çok daha büyük salonlar çok daha iç rahatlığı sağlayan yerler oldu benim için. En küçük böyle hani dört beş kişilik dinleyiciler için çok daha enteresan bir şekilde şu an şarkı söylüyorum dediğim bir deneyim yaşattı bana. Eskiden çocukken sonsuz kere şarkı söyleyip her şeyini oturtmak varken daha sonra şan ve opera eğitimi aldıktan sonra neye nasıl yaklaştığımı fark ettikçe bunları böyle bir katman katman incelemek başladı. Eğer bir arya ise önce karakteri iyice analiz etmek, metni texti iyice analiz etmek ondan sonra müziği öğrenmek ritmi, nüansları gibi dolayısıyla onun verdiği duygu ya da şarkı söylerken buradan gelerek getiren duygu oradaki eyvah! bu sefer olacak mı? geçen seferki kadar iyi olacak mı? sorusunu çok daha farklı bir yere götürdü. Çünkü zaten ne yapmam gerektiğini esasında anlamıştım ama bununla beraber şu anda hep sorulan soru heyecan var mı? heyecan her daim var bence ama heyecanın bedeni sıkıştıracak olan böyle hani insanda anksiyete hissettiren bir heyecan değil de daha çok bu sefer ne güzel şeyler olacak bakalım gibi bir araştırdığım heyecan oluyor. Ama tabii bununla beraber sahnedeyken özellikle gelen ve tanıdığınız kişilerin veya yepyeni bir seyircinin, hiç  görmediğiniz hiç tanımamış olan seyircilerin gelip sizi dinlerkenki coşkusunu alkışlarda duymak ya da biz opera latte olarak birazcık daha interaktif yapmayı çok arzu ediyoruz, bizim hoşumuza gidiyor. Oradaki o karşılıklı iletişim bazen çok sessiz olabiliyor seyirci ve hani o daha eyvah acaba birlikte miyiz? acaba beğeniyorlar mı? gibi sorgulamalar sırasında olmaktan ondan sonraki muhteşem bir alkışla beraber demekki ne kadar konsantre şekilde dinliyorlarmışa kadar geniş bir yelpazede değişik bir deneyim oluyor esasında duygular. 


8- Opera dışında farklı müzik türlerini denediniz mi?

Esasında evet bu sorunuza cevap vermiş oldum ama çok kısa bahsedeyim. Opera Latte olarak Burcu ve ben bize ilham veren bizi besleyen müzikler dolayısıyla o müzik türleri; Jazz, film müzikleri tabii ki klasikler, latin standartlar daha başka… Tangolar özellikle bu yabancı tangolarda şu an kaydı bile bulunmayan Türk Tangolar dahil olmak üzere çok değişik repertuvarlar çok değişik türlerden besleniyoruz. Tabii ki popüler parçalar da oluyor yani çünkü sonuçta baktığımızda işte film müzikleri dediğimizde ki en son konserimizde film müzikleri konseriydi My Heart Will Go On, Stand By Me vardı mesela. Dolayısıyla popüler kültüre de girmiş oluyoruz. Aynı zamanda şunu da söylemek isterim tango dedikten sonra bu tangoları da özellikle antikacılar pazarları var oralara gidip baka baka bulmaya başlıyoruz. Çok değişik bir şey oldu bu. Ve onunla beraber gelen birçok bilgi onunla beraber açılan o tarihin eski sayfalarında kalmış o bilgiler, anılar bir şeylerden esinlenerek yazılan eserler daha Osmanlı döneminden esasında ne kadar çok geniş bir kültür yelpazesinin içinde olduğumuzu görmek. Çünkü Türk bestekarlar var, Ermeni bestekarlar var Rumlar var Yahudiler var ve bu kültürel mozaiğin içinde olmak ve onları bulup tekrar seslendirebilmek bizim için özel ve bizi çok mutlu eden bir tecrübe.

 

9- İlerideki kariyerinizde hangi hedeflere odaklanıyorsunuz?

Şu an zaten Opera Latte olarak yol alıyoruz. Ama hep içimde olan şey tabii ki elbette opera ile ilgili hala içimde bir arayış halindeyim. Bununla beraber konservatuarda çok sevdiğim bir hocam vardı. Drama hocam demişti ki “lütfen illa opera şan okudum diye sadece opera sanatçısı olacaksınız böyle düşünmeyin çünkü böyle bir dünya yok sizin kendi gücünüz olacak yönlerinizi kullanabileceğiniz belki de çok farklı hedefler olabilir çok farklı kariyerler olabilir lütfen burayı iyi dinleyin ve bunu en iyi şekilde kullanmaya çalışın önünüze çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirin” demişti şu an öyle bir yerdeyiz ki hikaye anlatıcılığı ki beni çok besleyen bir şey hikaye anlatıcılığı, performans sanatçılığı ve bununla beraber işte bunu bir mizansene oturtmak bunu sanki bir kabare gibi esasında sahnelemek var. Tabii bu nereye evrilir nasıl olur böyle bir şey olur mu gerçekleşir mi ya da nereye gider bu fikir şu an için sadece zihnimizde oluşan bir imaj bir imge var oraya doğru gidiyoruz ama tabii ki nereden çıkarız onu ancak zaman gösterecek.


Eklemek istedikleriniz,

Çok teşekkür ederiz bu güzel derginizde bize de yer ayırdığınız için. Sizinle birlikte olmak bizim için büyük bir mutluluk ve bir şeref. Umuyoruz daha çok güzel haberlerimizi duyurabiliriz. Çok teşekkürler kendinize iyi bakın sevgiler…


Kapak fotoğrafı: @ekinnazkaptan

Soprano

Ekin Naz KAPTAN @ekinnazkaptan

Comments


ZİA ONLINE -PNG.png

 Tüm hakları saklıdır © 2021 ZİA ONLINE

  • Facebook
  • LinkedIn
  • Instagram
  • X
bottom of page