top of page
Yazarın fotoğrafıUzman Diyetisyen Merve Güldalı

90’larda Obezite

Obezite günümüzde tüm dünyada en önemli halk sağlığı sorunları arasında yer almaktadır. Her geçen gün görülme sıklığı artış gösteren obezite, fiziksel, psikolojik ve sosyal pek çok soruna yol açarak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının ideal değerin üzerine çıkmasıdır.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) obeziteyi, vücutta sağlığı bozacak ölçüde anormal veya aşırı yağ birikmesi olarak tanımlamaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırması esas alınarak obeziteyi belirlemek için yaygın olarak Beden Kitle İndeksi (BKİ) kullanılmaktadır. BKİ, kilogram olarak vücut ağırlığının, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle elde edilen değerdir (kg/m2). Hesaplanan BKİ değeri 30 ve üzerinde ise obezite olarak sınıflandırılmaktadır. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-20’sini, kadınlarda ise %25-30’unu yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın, erkeklerde % 25; kadınlarda ise %30’un üzerine çıkması durumu da obezite olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca DSÖ’ne göre bel/kalça oranı kadınlarda 0.85’den ve erkeklerde ise 1.0’den fazla ise android tip obezite olarak kabul edilmektedir.

Her geçen yıl ile obezite görülme sıklığı da artış gösterirken o zaman gelin bakalım geçmiş dönemde obezitenin durumuna ki şimdilerde neler değişti de obezite daha sık görülüyor onu anlayalım.


İlk insanlar, avcılık ve toplayıcılık yaparak geçimini sürdürüyordu. Hal böyle olunca temel besinleri özellikle hayvan etleri, deniz canlıları, doğada yer alan sebze ve meyvelerdi. Bu dönemde insanoğlu besinleri avlanarak veya toplayarak elde edebilmekteydi.

Tarım topluma geçilmesiyle ilk defa şehir ve kent oluşumları başlayarak evler inşa edilmiş ve bu evlerin yakınlarında tarım bölgeleri yapılmıştır. Tarım yapabilen insanlar mahsullerini depolayarak ‘ihtiyaç fazlası’ ürünler elde etmekteydi. Süreç içerisinde alışverişler takas usulü olarak yaygınlaştı ve artık avlanmaya veya toplamaya gerek kalmadan hazır ürün alımları gerçekleşti. Böylece hareket azaldı ve bireylerde obezite görülmeye başladı.

Hele ki 18. Yüzyılda Sanayi devriminin olmasıyla yeni bir çağa adım atılarak insan gücü azaldı ve makinelerin ortaya çıkması daha fazla üretim gerçekleşti. Nakliye işlemlerin kolaylaşması ürünlere olan erişimi kolaylaştırmış ve böylece sanayi tipi ürünlerin artmasıyla obezitede artış meydana gelmiş oldu.

İkinci Dünya savaşından sonra 1900’lü yılların ortalarına doğru hazır gıdaların yaygınlaşması, araba kullanımına bağlı hareketin azalması, ofis yaşantısına geçiş ve teknolojik gelişmelerin insan hayatını kolaylaştırmasıyla birlikte insanların hareketi azaldı ve besin değeri düşük hazır gıdaların tüketilmesi arttı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre 1995 yılından 2000 yılına dünyada obezitenin görülme sıklığı %50 artış göstermiştir. ABD’de etnik gruplarda ve yaş gruplarında farklı olmak üzere 1991 yılından 1999 yılına kadar obezitenin görülme sıklığı %50-70 oranında artış gösterdiği belirlenmiştir.

Toplumda obezitenin yıllar içerisinde bu kadar artış göstermesinde etkili olabileceği düşünülen birkaç önemli teori öne sürülmüştür. Gelin bu teorilere birlikte bakalım.

  • Hazır gıdaların yaygınlaşmasıyla birlikte tüketilen gıdaların besin değerinin düşmesine bağlı olarak alınan total kalorinin yükselmesi

  • Sosyalleşme ortamı olarak fazla yağ ve kalori içeren sağlıksız yemeklerin de yer aldığı kafeterya, fastfood markaları gibi zincirlerin restaurant veya kafe gibi modern yaşamın bir parçası olarak mekanların artış göstermesi

  • Ayaküstü (fast-food) hızlıca tüketilen sağlıksız besinler rafine karbonhidratlardan zengin, bitkisel liflerden fakir, aşırı yağlı ve yüksek enerjiye sahip beslenme tarzı

  • Özellikle ulaşım, eğlence, üretim ve tarım sektörlerinde gelişen teknolojinin sunduğu kolaylıkların artmasıyla ile birlikte sekonder olarak fiziksel aktivitenin azalması ve bireylerin giderek sedanter bir yaşam tarzına geçmesi

  • Ulaşım imkanlarının kolaylaşmasıyla birlikte yaya olarak gidilebilecek yerlere zaman tasarrufu da sağlamak amacıyla toplu taşıma ile ulaşımın sağlanması

  • Ayrıca boş zamanları kolaylıkla dolduran ileri teknolojik araçların (akıllı cep telefonlar, bilgisayar, televizyon, tablet gibi) kullanımının yaygınlaşması

  • Genetik yatkınlık, insülin direnci gibi gelişen metabolik sebepler

  • Tüketilen porsiyonların artması ve yemek yeme alışkanlığının değişerek artık yaşamak için yemek yerine, yemek için yaşamak algısına geçilmesi

  • Sosyal etkinlikler çerçevesinde yemek yemenin zevk için yapılan hobi gibi bir aktivite haline gelmesi

  • Tütün ve alkol erişimin kolaylaşmasıyla kullanımının yaygınlaşması

Aslında görüyoruz ki 90’lı yıllarda kurulan kalabalık aile sofralarının yerini atıştırmalık, ayak üstü hızlıca besin ihtiyacını karşılayacak aperatif besinlerin almasıyla birlikte kişilerin doygunluk hissiyatının olmaması ve beraberinde gelişen birçok metabolik sorun obezitenin her geçen gün artmasında tetikleyici faktörler olmuş.

Bir diğer önemli kısım ise obezitenin de birçok sağlık sorununun da başlangıç noktası olabileceği gerçeğini unutmamalıyız. Uyku apnesi, astım, polikistik over sendromu, diyabet, hipertansiyon, safra kesesi hastalıkları, gut, karaciğer yağlanması, osteoartrit, düzensiz adet görme, solunum zorluğu, migren ve çeşitli kanser türleri bu sağlık sorunları arasındadır.

Obezitenin nedenleri tam açıklanmasa da aşırı ve yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği obezitenin en önemli nedenleri olarak kabul edilmektedir. Bu faktörlerin yanı sıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik gibi pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olabilmektedir.

O halde obeziteden korunmak için beslenmemizde dikkat etmemiz gereken altın kurallara bir bakalım.

  • Gün içerisinde tüketilen öğünleri düzenli olmasına ve içeriğinin yeterli, sağlıklı ve dengeli olmasına dikkat edin..

  • Yüksek yağ ve tuz içeren besinlerden uzak durun.

  • Yemekleri hazırlarken kızartma, kavurma gibi sağlıksız pişirme yöntemlerinden uzak durarak ızgara, fırında veya haşlama şeklinde sağlıklı pişirme yöntemlerini tercih edin.

  • Hazır meyve suları, gazlı içecekler, şekerli içecekler yerine ayran, kefir gibi sağlıklı içeceklerden yana tercihini kullanın.

  • Beyaz un ile hazırlanmış beyaz ekmek, makarna, börek gibi basit karbonhidratlı besinler yerine tam buğday unlu ekmek, bulgur gibi kompleks karbonhidratları tercih edin.

  • Hazır gıdalardan uzak durun.

  • Yemeklerinizi olabildiğince yavaş ve bolca çiğneyerek tüketin.

  • Sofrada yemek yeme alışkanlığı kazanarak aile sofraları kurun ve yemek yerken bilgisayar, televizyon, telefon gibi herhangi bir şeyle ilgilenmeyin.

  • Yeterli miktarda (günde 2,5-3 litre) su tüketmeye özen gösterin.

  • Düzenli olarak egzersiz yapmaya özen göstererek fiziksel aktivitenizi arttırın.

  • Hızlı kilo kaybına neden olan ancak sağlığınız için uygun olmayan popüler diyetler, zayıflama için kullanılan çay veya takviyelerden uzak durarak bir beslenme uzmanından destek alın.


Unutmayın sağlığınız en kıymetli hazineniz. Bedeninize iyi bakarak stres yönetimini sağlamanız, düzenli fiziksel aktivite yapabilmek ve sağlıklı beslenmeye özen göstererek sağlıklı bir yaşam sürmeniz mümkün. Tek yapmanız gereken disipline olarak sağlıklı sürdürülebilir beslenme alışkanlığını kazanmak.

Comments


ZİA ONLINE -PNG.png

Tüm hakları saklıdır © 2021 ZİA ONLINE

  • Facebook
  • LinkedIn
  • Instagram
  • X
bottom of page